Anason İşleri olarak bir yepyeni işe kalkıştık. Bir çizgiroman yapalım dedik. Şöyle avantür olsun, güzel olsun, bir solukta okunsun istedik. Ve hemen hayranı oldugumuz Mahir Ünsal Eriş’e ve Ferit Güleç’e ulaştık. Çok güzel oluyor. Umuyoruz ki üç vakte kadar bütün kitapçılarda ve anasonisleri.com’da.
“Adım Muzaffer, Muzaffer Çiçek. Ama sağ olsunlar, sevenlerimiz abla derler hep. “Karta kaçtın Muzaffer,” diyemiyorlar nezaketlerinden tabii. 65’liyim. Elli beş mi oluyor, elli altı mı, neyse artık. Adapazarlıyım derim sordular mı. Ama hiç görmedim. Ah, yalan olmasın, bir sefer bir düğüne gitmişliğim oldu. Rahmetli peder memurdu. Emniyetçiydi benim gibi. Oradan oraya tayin derken bizim tevellüt de Adapazar’a denk gelmiş işte. Polisim. Böyle deyince millet önce bir çekinir, korkar. Korkacak bir şey yok. Adam yemiyoruz biz de. Cinayetçiyim. Kadınları cinayete almazlar. Ama benim pederi çok sayarlardı, mekanı cennet olsun, ona yalvara yakara koydurdum kendimi cinayete. Beni kan falan da tutmaz zaten, işkembem sağlamdır. Kan ne ki! Neler gördüm burada ben. Anlatsam, içiniz kaldırmaz. Anacığımla Kocamustapaşa tarafında otururum. Bizim rahmetliğin hızlı zamanlarından külüstür ama yakışıklı bir arabam var. Sabit derim ben adına. Sabit Amca, ben kadar var yaşı herhalde. Evimiz de kendimizin, aile apartmanı. Eh, daha ne olsun zaten. Gerisi ekmek kavgası. Böyleyken böyle işte. Ha, bir de Zeki Müren’i severim, Koreli’nin köhnede akşamdan akşama iki tek salamayı severim falan. Kavgadan, dövüşten oldum olası hazzetmem. Ama damarıma basıldı mı da tersim terstir. Ne bileyim, daha ne anlatılır, bilemedim şimdi. Yetmez mi bu kadar? Ne bu böyle röportaj gibi?”
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+